HeR GüNüNüZü SoN GüN BiLiN. YaŞaMıNıZı ALLAH iÇiN DeĞeRLeNDiRiN.


Adam, telaşlı, öfkeli bir halde
hanımına bağırıp, çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise
yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş,
sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı.

Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu:

-Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği
ütülemeni söyledim. “Kahverengi gömlekle gidiversen nolur!”muş. Bugün sunum
yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da
projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun?

-Tamam bey, bitti işte.

Adam açık mavi göleği hışımla aldı;

-Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar.

Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmeye
çabaladı;

-Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin.

-Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben yapacağım.
Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara ‘Hoş geldin’ demeliyim.

Adam bir sürü söz daha söylenerek, bağırarak çıktı, arabasını çalıştırıp
uzaklaştı.
Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi, “Bir kaza
yapmasa bari…”

Eşi uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı, rahatlatmaya çalıştı.

-Madem erkenden kalktınız, hemen size sultanlara layık bir kahvaltı hazırlayıp
getireceğim.

Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için hemen neşeli müzikler
çalan bir radyoyu açtı. Ocağa haşlamak için yumurta koydu, cezvede süt ısıtmaya
başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel koymayı da ihmal etmedi.

Biraz sonra çocuklarına seslendi

-Kahvaltınız hazııır!

Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin birden kesilmesi dikkatini
çekti. Son dakika haberi anonsuyla, radyonun sesini biraz daha açtı. Radyo’da
zincirleme bir kaza haberi vardı. Ayrıntılarla biraz sonra birlikte olacağız
demişti spiker ama kazanın yerini söylediği andan itibaren o sandalyesine
yığılıp kalmıştı. Spikerin bahsettiği kaza yeri, kocasının her gün işe giderken
geçtiği dörtlü kavşaktı.

Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikayetçi olduğunu, her sabah yoğun bir trafik
olduğunu söyleyişi aklına geldi. “Geç kaldım diye acele edip acaba o da…”
Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa kalktı.

-Çocuklar, unutmayın ocağa yaklaşmak yasak. Kahvaltınızı yapıp salona geçin,
oynayın. Benim acil bir yere uğramam gerek, kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?

Çocukları uslu, söz dinler olduğu halde, çok kısa süreli de olsa evde yalnız
bırakmak zorunda kalsa tekrar tekrar tembihte bulunurdu.

Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı, cebine de bir taksi parası aldı.
Kapıya yöneldiğinde kocasının bu kazada ölmüş olabileceği endişesiyle kabaran
yüreğine daha fazla dayanamayıp, ağlamaya başlamıştı. Göz yaşlarını çocukları
görmesin diye, açık olan mutfak kapısına sırtını dönmeye özen gösteriyordu.
İçindeki acının kocasının ölmüş olma ihtimali kadar, giderken kendisini kırması
ve çocuklarının önünde bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı. Oysa
her zaman böyle öfkeli değildi.

-Eğer ölürse, çocuklarım babalarını, son gördükleri haliyle mi hatırlayacak?
Kalp kıran, öfkeli bir baba olarak mı kalacak akıllarında?

Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha seslenecekti ama artık akan
gözyaşları saklanamayacak haldeydi. Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak için hamle
yaptı ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası vardı.

Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı; “Haberleri mi dinledin?” diye
sordu. Hanımı, konuşamadan sadece başıyla onayladı. Adam, önce sarıldı, sonra
eşinin yanaklarını sildi. Hanımı zorlukla sordu;

-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın, niye döndün?

-Kaza benim hemen yakınımda oldu. O anda toplantıdan daha önemli bir şeyi
unuttuğumu hatırladım. Eğer o kazada ölseydim…

O anda çocuklar da yanlarına gelmiş, babalarının yine öfkeli olabileceğini
düşünerek, annelerinin yanında durmuştu. Adam, bütün içten, samimi
gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı, boyunlarına sarıldı, yanaklarından
öptü.

-Ben bu gün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken, sizleri ne kadar sevdiğimi
söylemeyi unuttum. Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç. Ne yapalım, ben de
geri döndüm.


Her günü son günün bil.

   Evet, yukarıda anlatılan hikâye
misali Müslüman’ın her günü son günüymüş gibi yaşaması, ibadetlerini ve
yapacağı güzellikleri ertelememesi, kötülüklerden de kendini koruması gerekir.

     Her namaz son namazımız,
her oruç son orucumuz, her zekât son zekâtımız ve yapacağımız diğer bütün
iyilikler son iyiliklerimiz olabilir düşüncesiyle en iyi ve en güzelini yapmaya
çalışmalıyız.

Allah (c.c) muvaffak eylesin.

© rBg
Space’S®2010


BEĞENDİYSEN VE ALANINA
EKLEMEK
İSTERSEN YORUM YAZ BLOG AL’A BAS SENiN OLSUN.

About rizaberkan

Elhamdülillah Rabbimiz bizi Ehl-i İslam diyarında, Müslüman olarak bunun şuuru ve bilinci dahilinde hidayet üzere bulundurmuştur.Bundan daha büyük nimet ve mutluluk yoktur bizim için. Allah bize yeter,Kulluk payesi bize yeter. Allah bizi müslümanlıkla aziz kıldı. Allah bana yeter. Aziz-ü Cebbar olan Allah'ın kulu olmam bana yeter. Ben Allah'ın kuluyum. Ben Allah'ın kuluyum. Şeref ve paye adına kendimi tanıtma için söyleyebileceğim sözlerin en büyüğünü söylüyorum.Ben Allah'ın kuluyum Elhamdülillah ben Allah'ın kuluyum. O, ne güzel bir vekil,ne güzel bir dost,ne güzel bir yardımcıdır. "Ey Rabbimiz, Bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır..."
Bu yazı SeVGi, SaYGı ve HüRMeTLeRiMLe... içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

3 Responses to HeR GüNüNüZü SoN GüN BiLiN. YaŞaMıNıZı ALLAH iÇiN DeĞeRLeNDiRiN.

  1. EyLüL dedi ki:

    Sana ben sevdanın en güzeliniVerdim de sevgilim kıymet mi bildin ?Önüne mor çiçek, al güllerimiSerdim de sevgilim, kıymet mi bildin ?RABATLI bu kalbin kaç hançer taşırİster Kerem eyle, istersen pişirGönül senden gelen derde alışırKandım da sevgilim, kıymet mi bildin ?her anın her saniyenin kıymetini bilmek gerekiyorYüreğinize sağlık…Nedendir bilinmez sevilen asla kıymetini bilmez ne sevenin …Yine de pes etmez değil mi?İnadına sever kocaman yüreği ile…

  2. nur dedi ki:

    Bazen bir kelebeğin ömrü kadardır hayat… Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya…!!

  3. NAZO dedi ki:

    Bir kelebek düşleyin, özgürlüğe kanat çırpan… Varolan sevdasına doğru uçarken, etrafına saçtığı umutları düşünün. Her umudun bir rengi olsun… Bu renkler sonra birleşerek bir kelebek güzelliğinde yüreğinize sevgiyle konsun…Çünkü “KELEBEKLER SONSUZA UÇAR…”ÜÇ AYLARIMIZ HAYIRLARA VESİLE OLUR İNŞ.HERŞEY GÖNLÜNÜZCE OLSUN….ALLAH,A EMANET OLUN..

Yorum bırakın